Konjenital Nazolakrimal Kanal Tıkanıklıklarında Başarıyı Etkileyen Faktörler ve Geç Sondalama Ayça SARI, Tülin İSMİ, Ufuk ADIGÜZEL, Özlem YILDIRIM ÖZET Amaç: Konjenital nazolakrimal kanal tıkanıklığı (KNLKT) nedeniyle sondalama uyguladığımız hastaların klinik özellikleri ile sondalama işleminin başarısını etkileyen faktörler tartışılmaktadır. Gereç ve Yöntem: KNLKT tanısı alan ve ilk kez kliniğimizde sondalama işlemi yapılan 1 yaşından büyük 46 hastanın 61 gözü çalışmaya alındı. Sondalamayı takip eden 1. ayda semptom ve bulguların tamamen ortadan kalktığı hastalarda tedavi başarılı olarak kabul edildi. Başarısız hastalarda ise en az 1 ay bekledikten sonra ikinci kez sondalama yapıldı. Sonuçlar yaş grubuna göre değerlendirildi. Bulgular: Ortalama 7.65± 6.4 ay takipleri olan hastaların 24’ü kız (%52.2), 22’si erkek (%47.8) idi. Yirmi altı hasta (%56.5) 12- 24 aylık (Grup 1), 20’si (%43.5) ise 24 aydan büyüktü (25-49 aylık, Grup 2). Sondalama yapılan zamana kadar hidrostatik masaj Grup 1’de gözlerin %66.6’sında, Grup 2’de ise %42.8’inde uygulanmıştı. Sık pürülan sekresyon ve enfeksiyon öyküsü Grup 1’de gözlerin %51.5’inde, Grup 2’de ise %53.5’inde mevcuttu. Grup 1’de yapılan sondalamaların %75.7’sinde, Grup 2 ‘de ise %92.8’inde başarı elde edildi. Her iki yaş grubunda toplam başarı oranı %84.7 (39 hasta) olarak saptandı. Sonuç: KNLKT tedavisinde nazolakrimal kanalın sondalanması standart bir tedavi seçeneği olmakla birlikte, ideal uygulama yaşı ve başarı oranları ile ilgili pek çok farklı yorumlar bulunmaktadır. Son yıllarda prognozu belirleyen en önemli faktörün nazolakrimal kanaldaki tıkanıklığın tipi olduğu bildirilmektedir. Özellikle önceden başarısız sondalama öyküsü bulunmayan hastalarda ileri yaşlarda bile öncelikle sondalamanın denenmesi önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Konjenital nazolakrimal kanal tıkanıklığı, Prognoz, Sondalama Factors Affecting the Outcome of Success in Congenital Nasolacrimal Duct Obstruction and Late Probing SUMMARY Aim: To evaluate the clinical characteristics of congenital nasolacrimal duct obstruction (CNLDO) patients who underwent probing and discuss the factors effecting the outcome of the procedure. Material and Method: Forty six patients’ 61 eyes with CNLDO diagnosis who underwent probing for the first time in our clinic were included in the study. Following 1 month after the procedure, patients with complete resolution in symptoms and findings were accepted as having a successful procedure. In patients with unsuccessful probing results, second probing was performed after a minimum of 1 month follow up. The results were evaluated according to age groups. Results: Twenty four girls (52.2%) and 22 boys (47.8%) were followed up for 7.65± 6.4 months. Twenty six patients were 12-24 months old (56.5%) (Group 1) and 20 (43.5%) were older than 24 months (25-49 months, Group 2). In Group 1 66.6% and in Group 2 42.8% of the eyes had a history of previous hydrostatic massage. Frequent purulent secretion and infection was present in 51.5% and 53.5% of the eyes in Groups 1 and 2, respectively. In Group 1, probing was successful in 75.7% and in Group 2, in 92.8% of the eyes. The overall success rate for probing was 84.7% (39 patients). Conclusion: Although probing of nasolacrimal duct has become a standard treatment in CNLDO, there are some controversies for the ideal age and outcomes of the procedure. Recently the type of the obstruction in nasolacrimal duct is accepted to be the most important prognostic factor. Especially in patients without a previous probing history, probing should be the first choice of treatment even in older ages. Key Words: Congenital nasolacrimal duct obstruction, Prognosis, Probing
Konjenital Nazolakrimal Kanal Tıkanıklıklarında Başarıyı Etkileyen Faktörler ve Geç Sondalama Ayça SARI, Tülin İSMİ, Ufuk ADIGÜZEL, Özlem YILDIRIM
Geri Dön Yazdır Editörün Notu
Rolex Replica Watches Rolex Replica www.megaroelx.com swiss replica watches www.topwatchesmall.com
Mebas Medikal Bas?n Yay?n Ltd. ?ti. ? 2006 Her Hakk? Sakl?d?r. Design by YakamozDizayn