ÖZET
Amaç: Kuru göz tedavisinde topikal otolog serum kullanımının ülkemiz poliklinik şartlarında güvenilirliği ve etkinliğinin değerlendirilmesi.
Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde aköz yetmezliği nedeniyle kuru göz tanısı almış 21 olgu prospektif olarak çalışma kapsamına alındı. Tüm hastalara sağ gözlerine literatürde bildirildiği gibi hazırlanan otolog serumu günde 7 defa damlatmaları söylendi. Her iki gözlerine ise daha önce kullanmakta oldukları koruyucusuz suni gözyaşı damlalarını istedikleri kadar kullanmaya devam etmeleri önerildi. Kuru göz semptomları (rahatsızlık, yabancı cisim hissi, kuruluk ve fotofobi) ve klinik parametreleri (anestezisiz Schirmer, anestezili Schirmer, nazal stimülasyonlu Schirmer testleri, gözyaşı kırılma zamanı, flöresein ve rose bengal ile boyanma) tedavi öncesi ve tedavi başladıktan sonra 1. hafta, 1. ay ve 4. ayda değerlendirildi. Ayrıca tedavi öncesi ve tedaviden 4 ay sonra tüm olgu gözlerinin konjonktiva hücre morfolojisi, fırça sitolojisi ile değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya 21 olgunun 42 gözü dahil edildi. Altı olgu (12 göz) değişik zamanlarda çeşitli nedenlerle çalışma dışı bırakıldı. Olguların otolog serum ile tedavi edilen gözlerinde anestezisiz ve anestezili Schirmer testinde 1. haftada azalma saptanırken, daha sonraki kontrollerde tedavi öncesine göre artış izlendi. Yine otolog serum ile tedavi edilen gözlerde rose bengal ile boyanmada 1. hafta, 1. ay ve 4. ayda, kontrol grubunda ise 1. ay ve 4. ayda oküler yüzeyin boyanmasında artış izlendi. Diğer tüm parametreler için, tedavi öncesi ve sonrası tüm karşılaştırmalarda düzelme otolog serum tedavisi alan gözlerde karşı gözlere göre daha fazla idi. Otolog serum ile tedavi edilen gözlerde 4. ayda ortalama anestezisiz Schirmer testinde (p<0.05), 1. ve 4. ayda ortalama gözyaşı kırılma zamanında (p<0.05) ve yine 1. ve 4. ayda ortalama subjektif semptomlarda (p<0.001), tedavi öncesi muayeneye göre istatistiksel olarak anlamlı düzelme saptandı. Alınan fırça sitolojisi örneklerinde, otolog serum kullanan 3 (%20) gözde tedavi öncesine göre 1 evre düzelme saptanırken , diğer gözlerin sitolojik evrelerinde tedavi sonrası değişiklik izlenmedi. Tedavi sırasında 1 olguda konjonktivit, diğer bir olguda keratit gelişti. Keratit gelişen olgunun korneasından ve bu hastanın kullandığı otolog serumdan alınan örneklerin kültürlerinde enterokok üredi. Her iki enfeksiyon da sekel bırakmadan topikal antibiyotik tedavisi ile iyileşti.
Sonuç: Kuru göz tedavisinde otolog serum kullanımı etkili bir tedavi seçeneği olarak görünmektedir. Ancak ülkemiz poliklinik şartlarında, bu damlanın hazırlanması ve hastalara dağıtımı, zaman ve ek personel gerektiren bir işlemdir. Ayrıca sıkı takiplere rağmen damlalıkların kontaminasyonu ciddi bir risktir. Bu nedenle otolog serum uygulanan hastalar enfeksiyon riski yönünden çok sıkı takip edilmelidir.
Anahtar Kelimeler: Aköz yetmezlik, Kuru göz, Otolog serum, Oküler yüzey hastalığı
The Use of Autologous Serum in Dry Eye
SUMMARY
Purpose: To determine the safety and efficacy of topical autologous serum in the treatment of dry eyes at the outpatient clinic settings in our country.
Material and Methods: A prospective study was conducted in 21 subjects with bilateral aqueous deficiency dry eye. Autologous serum prepared as indicated in the literature was prescribed 7 times in a day to all patients' right eyes as tear substitute and patients were instructed to use unpreserved tear drops to both eyes as, required. Symptoms (discomfort, foreign body sensation, dryness and photophobia) and clinical parameters (Schirmer without anesthesia, Schirmer with anesthesia, Schirmer with nasal stimulation, tear film break up time, fluorescein and rose bengal staining) of dry eye were assessed at baseline, 1 week, 1 month and 4 months after treatment. Additionally, conjunctival cell morphology was evaluated by brush cytology before and 4 months after treatment
Results: Twenty-one patients were enrolled into the study. Six patients (12 eyes) were excluded at different times because of various reasons. At the first week treatment, in patient eyes using autologous serum, Schirmer with and without anesthesia were initially decreased, and then increased the next follow-up examinations. Similarly, the grades of ocular surface staining with rose bengal were increased
at 1st week, 1st month and 4th month examinations in patient eyes using autologous serum, whereas in the control group the gradings increased at 1st week, 1st month examinations. In regards to all other parameters, the improvement was better in treated eyes at post-treatment visits, when compared to controls. In the treated eyes, the improvement was statistically significant in Schirmer without anesthesia at 4th month (p<0.05), tear film break up time at 1st month and 4th month (p<0.05), and subjective symptoms at 1st month and 4th month (p<0.001). Conjunctival brush cytology improved one grade in 3 treated eyes at 4th month examination when compared to the baseline. Cytology gradings did not change in the remaining 27 eyes. During the course of treatment microbial conjunctivitis was encountered in 1 patient and microbial keratitis in another. Cultures of scrapings of the eye with keratitis and of the drop container revealed enterococci. Both infections, resolved with topical antibiotic treatment, without sequelae.
Conclusion: Autologous serum application seems to be effective in the treatment of dry eye. However, at the outpatient clinic setting of our country, preparation and discarding of this medication is time consuming and requires additional medical personnel. Furthermore, despite strict measures, contamination is a serious risk and therefore patients using autologous serum treatment need to be monitored closely during the course of the treatment.
Key Words: Aqueous deficiency, Dry eye, Autologous serum, Ocular surface disease